7/30/2009
Hep Ama Hiç..
Bir yerden başlamalısındır mutlaka.. Artık acın sadece ruhunu değil bedenini de yakar olmuştur çünkü.. Etrafındaki birçok insanla belki de aynı kaderi yaşadığın halde hep senin ki daha ağır gelir.. Hani derler ya, insana kendi acısı en büyüğüdür diye işte öyle.. Oysa ki ortada elle tutulur birşey de olmaz çoğu zaman.. İyi kötü herşeyiyle bir ailen, bir evin, yapacak birşeylerin vardır.. Hatta belki de hayatının aşkı.. O hepsinden bir adım önde durur.. Hepsinden çok yakar alevleri içini.. Çoğu zaman ondan habersiz seversin onu.. Duymasına bilmesine gerek duymadan.. Kimselere gösteremezsin içinde büyüyen sevgini.. Kimsenin ne gözleri ne sözleri kirletmesin istersin.. Ya da o bilmesin, sıkılmasın, boğulmasın istersin senin içinde çırğındığın denizinde.. Onun seni nasıl sevdiği önemli değildir ama.. Uğruna herşeyi feda edebileceğin sevgili nasılsa sana kendini sevme iznini vermiş, payına düşeni yapmıştır zaten.. Yine de düşünmeden duramazsın, acaba o da yanıyor mu benim kadar diye.. Sevgili özlemde asırlarca ama zamanda dakikalarca uzağındadır oysa.. Koşarak bile yetişirsin istesen.. Sonra bir tokat daha iner.. "Hayalinde yaşattığın kadar mükemmel değil sevmeler.." Oysa herşey tamamen alışveriş gibidir derler.. Sevgide verdiğin kadarını alırsın.. Sakın inanma.. Verdiğini asla bulamazsın..
Seversin işte.. Yakınmaz, şikayet etmez, usul usul ağlarsın haline.. Özlememesi, sevmemesi, düşünmemesi önemli değildir.. Nasılsa bir gülümsemesi tüm acılarını silecektir.. Belki de en deli aşktır yaşadığın.. Bir Mecnun sen, bir Leyla da o'dur belki.. Belki sevdiğin kadar sever, özlediğin kadar özler seni.. Ama yetmez.. Verdikçe daha fazlasını ister, sevdikçe daha çok seversin.. Bu sefer bu deniz yutar sizi..
Yine de "iyi ki" dersiniz..
O "yaşama sebebi" iyi ki var..
Balonu uçmasın diye ipini sımsıkı tutan çocuk gibi sarılırsınız her defasında ellerine..
"Hiç gitmese! Hiç bitmese!"
30.07.09 11:21
EkimHazaL
(her hakkım saklıdır.)
7/17/2009
Birinin Kadını Olmak..
Biraz korunmak, biraz şımarmak...
Bir kaç çeşit yemek yapmak, sahilde sıkı sıkı elini tutmak, belki film izlemek ama mutlaka çekirdek çitlemek, bi yerlerde çay içmek, Pazar sabahı kahvaltısı etmek uzun uzun, sahilde yürüyüş yapmak gibi küçük ama zor heveslerim var!
Neden mi?
Herkesin eli tutulmaz,
Herkesle film seyredilmez,
Herkesle çekirdek çitlenmez,
Herkesin kadını olunmaz da o yüzden!
Sabahları uyandığımda "günaydın sevgilim" mesajları görmek istiyorum telefonumda. Gün içinde özlediğim birisi olsun istiyorum. Özlemek istiyorum birini. Çok özlersem dayanamayıp gidip sarılmak istiyorum. Dayanamamak istiyorum!
Çalışırken, düşünmek istiyorum sonra onu! Aklımda olduğu için gülümsemek istiyorum ara ara...Gülümsediğim için daha çok çalışmak...
Birini sevmek istiyorum;hiç kimseyi sevmediğim gibi, biri sevsin istiyorum beni, hiç sevilmediğim gibi..
Biri o kadar çok sevsin ki beni, hatalarımı da sevsin istiyorum!
O kadar çok sevsin ki; hata yapmaktan ödüm kopsun!
Kıskansın istiyorum biri beni! Sorsun istiyorum "neredesin" diye, "Hımm kim aradı bakayım" diye! Ben sormam ama, korkmasın. O sorsun!
Şimdi ben istesem sahilde birinin elini tutup gezemem mi?
İstesem benimle birlikte çekirdek çitleyip aynı anda film seyretmeyi de başarabilecek birini bulamam mı bi arasam?
Şimdi ben yalnız olmak istemesem,yalnız olur ve bunları da yazıyor olurmuydum?
Hiç sanmam!
Birinin elini tutmakla, birinin elini, sıkı sıkı tutmak arasında çok fark var!
Ya tutarsın ya da tutmazsın ya da, tutmuş gibi yaparsın işte.
Ben yapmam!
Bunu zaten bilirsin.
Kimin elini tutacağını yani.
Deneyerek bulmazsın.
Sadece bilirsin.
Bilmek!
Açıklaması yok.
Ve ben elini sıkı sıkı tutmayacağımı bildiğim hiç kimseyle sahile gitmeyeceğim!
Heyecanla ve özene bezene olmadıktan sonra kimseye yemek yapmayacağım!
Repliklerin bir anlamı yoksa, kimseyle film seyretmeyeceğim.
Zaten çekirdeği unutsun bile,asla olmaz!
ßirinin kadını olmak istiyor canım; biraz korunmak,biraz şımarmak...
7/14/2009
Özledim..
Özledim seni..
Biten bi günün ardından yine doldurmuştun zihnimi..
Düşünmemeye karar vermiştim oysa..
Düşünmeyecek ve senden sonraki hayatıma adım atacaktım.. Ne kadar aptalmışım..
Meger başladığım hergün senmişsin..
Adını anmasam da şarkılardaki sözlerde, dokunmasan da yüreğimde kalmış izlerin..
hergün ondan kaçış, onu rahat bırakış desemde benim yok oluşumun yanısıra biz oluşumun en büyük kanıyıtmış..
Kolaysa gelde kurtul benden dercesine çelmeler takıyor askın ve her düşüşümde başka bir kalp kırdırıyor bana yanılgım..
Kader dedikleri bu olmalıydı..
Sen dakikalarca ama özlemde asırlarca uzagımda olsan da kabullenmelı bu ölümleri hergün bile bile yaşamaliyim..
Diyorum ya, biten bi gündü evet ama içimde yitip gitmeyen koca bi dündü..
Ekim Hazal.
(her hakkım saklıdır.)
7/09/2009
s`Onsuzluk..
S'onsuzluktu aşk.. S'onsuzluğa direnmekti var gücümle..
7/08/2009
Acı..
7/06/2009
(*)
Her zamanki gibi siyah.. Her zamanki gibi can sıkıcı..
En önemlisi her zamanki gibi düşünceler furyasına zorlayan..
Evet, düşünmeliyim.. İyi ama kimi?
Seni mi? Bizi mi? Bizden önceki o “diğerleri” ile olan Sizi mi?
Yoksa kendimi mi? ..
Evet.. Bi yerlerden başlamalı ve bişeylere karar vermeliyim artık..
Ya her defasında bu ölümleri bile bile yaşamalı, ya da bu acıyı sadece bir kez, en derinden yaşamalıyım..
Bilmiyorum..
Diyorum ya kafam karışık.. Kelimelerimi bile yontamıyorum artık..
Anlamlar yaratıp küçük dünyamda mutlu oyunlar oynayamıyorum..
Ben “ sen “ oluyorum farkında mısın?
En gerçek halimle.. Alışıyorum sana.. Karışıyorum yavaş yavaş..
Peki sen?
Bu kadar derinden hissedebilir misin “bizi” ?
Kimsenin umrunda olmadan, kimseyi umruna almadan..
26. günün sabahında yazıyorum bunları.. Geç mi bilmiyorum ama;
Dedim ya alışkanlıklar hep korkutur beni..
Durmalısın karşımda öylece..
Hep sen olmalısın yanımda..
Ben hep seni özlemeliyim.. Günümün her saatinde, her dakikasında seni düşünmeliyim..
Şimdi bu böyle evet..
Ama ya gidersen?
Ya özlediğim sadece bana bıraktığın kokun olursa..
Korkuyorum..
Karışıyorum..
Alışıyorum ben sana..
Gideceksen alma bendeki seni..
Ben hep “sen”le kalayım..
Ya da şimdi çek git..
Daha fazla “sen” olmayayım..
o6.o7.o9 02:41
Ekim Hazal
7/05/2009
Simsiyah.
Seni bana hatırlatanlardan kalmış olsa gerek..
Ayakların, bana her kızgın olduğunda olduğu gibi sallanıp duruyo..
Hatırlar mısın sana hep 'bi gün ayrılırsak' diye başlayan cümlelerimi söylediğimde böyle yapardın..
Şimdi suskunum ama senin söyliyecek çok şeyin war sanırım..
Ellerin, beni sarıp sarmalayan o ellerin hayalinde bile o kadar uzak o kadar soğuk ki..
Ve yüzün baktığmda beni herşeyden wazgeçiren tüm acıları unutturan o masum suratın..
Sahiplendiğim dudakların içinden geçenleri söylememek istercesine birbirine sarılıyor adeta..
Sahi ne söylemek isterdin sewgilim?
Aslın silüetine söyliyecek hiçbirşey bırakmamıştı oysa ki..
Bi hayal nasıl senin kadar acıtabilirdi ki?
Ama gözlerin wardı..
İçinde herşeyi okuduğum, içinde kaybolduğum gözlerin..
Güçte olsa baktı bana içinde derin bi boşlukla..
Hapsoldum o karanlığa.o boşluğa.
İçime işledi sensizlik duygusu, kanıma karıştı bi anda..
Şimdi heryer, herşey, herkes bomboş sewgilim..
Koklamaya kıyamadığım saçların gibi simsiyah..
(her hakkım saklıdır.)
Ekim Hazal..
Baba..
Bende öylemiydim acaba?Babam gibi kaybetmeye gelemeyen, babam gibi asabi, babam gibi başına buyruk...
Babam gibi sığınacak yer bulamayınca küt diye çarptığında taşlara ağlayan, duygularını gizleyen ve içinde yaşayan...
Ama aynı zamanda da dobra. Evet! Ben buyum sanırım.Ne kötü ki onun gibiyim.
Babalık etmiş bana tüm kötü örnekleriyle.
Daha güzel bir hayat wermeni beklerdim baba, eğer bir seçim hakkım olsaydı...