8/13/2010

090610.


“Çok sevdiğin birini kaybedince bir yanın onunla beraber kaybolur.”

Yıllardır kaybetmek böyle tanımlandı, böyle tanımladım. Hayat hep aynı döngüde aktı. Zaman asla geç kalmaz, durmadan akardı. Ben olduğum yerde durduğumu zannetsem de her geriye dönüp geçmişe baktığımda aldığım yol hayal edebileceğimden çok fazlaydı. Şimdi öyle bir yoldayım ki, geçmiş geriye dönsem de göremeyeceğim kadar uzakta, sisler ardında. Gelecek var sadece, üzerinde yürüdüğüm, ilerisi geçmişim kadar olmasa da yine de sislerle örtülü.

Şimdiki zamanın dışına çıkamayan ruhlara sahibiz ne yazık ki. Olsun, mutluyum. Sanırım sen de öylesin. Karşımda duruyorsun, gülümsüyorsun o en içten halinle. Gülümsemen en alışık olduğum ifaden sanırım. Diğerlerini de seviyorum ama gülümsediğinde ruhumda hissediyorum seni, en ince ayrıntısına kadar.

Duyduğum en güzel sözleri fısıldıyorsun bana her seferinde. Yanaklarım pembeleşiyor, yüzüne bakamıyorum bazen. O kadar alışıyorum ki insanların gündelik konuşmaları bile canımı sıkıyor. Seni arıyorum baktığım her yüzde. Kimse bu kadar kusursuz olamaz. Gözler diyorum, gözlerin. Bazen nerede olduğumu unutturacak kadar dalıyorum onlara. Kendime geldiğimde yine orada oluyorsun ama, sana dokunuyorum gerçek olduğuna inanamıyormuşcasına.

Öyle huzurluyum ki, yanımda nefes alıp verirken. Kaçırdığımız hiçbirşey yok. Yanımda nefes alıp veriyorsun, yanımda uyuyorsun. Nefesin derinleşiyor, sonra giderek hızlanıyor. “Uyan” diyorum. Seni kötü rüyalardan dahii korumalıyım. Gözlerini kocaman açıyorsun. Kocaman kocaman bakıyorsun bana. Gözlerim doluyor ama bir türlü boşalmıyor. Boynuna sarılmak ve sonsuza dek öylece kalmak istiyorum ama sadece istemekle yetiniyorum. Uyumalısın. Büyüyeceğimiz zamanlar var daha.

İçimdeki şey sürekli sana sarılmaya itiyor beni, dokunmaya, öpmeye. Delice birşey bu belki ama karşı koyamıyorum. Ellerim sana dokunmadığında benim değillermiş gibi. Sen kokmadığında tenim üzerime zorla yapıştırılmış basit bir et parçası gibi.

Henüz hiçbir sabaha uyanışım sensiz olmadı. Küçükken söylenen herşeye rağmen okul çantamda sakladığım, yanımdan bir an olsun ayırmadığım o kahverengi ayıcığım gibiydin. Tek farktı aramızdaki bağ. Ayıcık benimle, bense seninle nefes alıp veriyordum.

Ona öğretemedim, seninle deneyelim olur mu.İki elinle sıkı sıkı tut beni. Biraz sakarım da, düşerim beklenmedik zamanlarda, canım acır. Hem o çoktan bırakıp gitti. Sen hep ol, tut e mi..