5/29/2010

03.02.

Suskunuz..
Hem de çığlık çığlığa bir suskunluk bizimkisi..

Bu konuşacak çok şeyimiz olduğundan, konuşacak gerçeklerimiz, üzerine gidilecek onlarca yaramız olduğundan hatta.

Evet bu konuşacak bir şeyimiz olmadığından değil. Konuşmaya çalıştığımız şeylerin, bizi alıştığımız yalnızlığımızdan uzaklaştırması aslında korkumuz..
İkimizde cesaret edemiyoruz. Öylesine alışmışız ki içimizde büyüttüğümüz yalnızlığımıza. Seviyoruz onu. Belki de yaşandığında yok olacağı korkusu bizi tereddütte düşüren. Kaybetmekten korkacağımız bize ait bir şey oluşturma kaygısı..

Sen yapamadığın hamlenin, hayatın boyu inanmak istediğin değerlere sahip gibi gördüğün düzeni yok etme girişiminden başka bir şey olmayacağını düşündün hep.. Bense yılların verdiği bir alışkanlıkla içinde var ettiğim bana, daha fazla acı vermemek için susmayı tercih ettim..

İçimden çığlık atarak susuyorum..
Susuyorum.
İçimde o kadar güzelsin ki..
Sana susuyorum.

Demiştim ya "yüreğim susmayı öğreniyor". Aslı yok. Sevdiğini anladığında içinde duyduğun çığlığın yankısı hiç bitmiyor. O hiç susmayacak.. Her gün, her saat bana haykıracak, bağıracak, parçalayacak içimi. Benimse yüzümde o gülümsemem yer edinecek tekrar..

Gideceksin birgün, kendi yalnızlığına, kendin gibi gördüğün başka yalnızlara.

Acıyacak, kanayacak belki de günlerce, aylarca, yıllarca. Göstermeyeceğim sana. Bana hep ne kadar asil bir yüreğimin olduğunu söyler dururdun ya, isyanım kalbimim ezilmiş parçalarının üstünü örtüp sessizce çekip gitmek olacak yalnızca. Görmeyeceksin ve duymayacaksın beni, kimsesizliğimi, ıssızlığımı.

Her soğuk üşütemediği gibi, her ateş de yakamazmış insanı..
Üşüyorum; alev alev üşüyorum.
Hani saatlerce sessiz, tek kelime etmeden sana bakışlarım var ya;
gözlerinde beni ısıtacak olan anlamları yakalamaya çalışma çabamdan başka birşey değil.

Ve her yakaladığımda kaybettiğimi hissetmemden öteye gitmeyen bekleyişler..
Ve her kaybettiğimde yeniden yakalama çabam..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder