10/26/2010

19

3 gün sonra yeni yaşıma gireceğim ben. Duydun mu?

Pasta alacaklar bana. Mum koyacaklar belki bir tane, belki yaşım kadar. Hiç birinde dileğim değişmeyecek. Gelmeyeceksin ama dileyeceğim, senden daha fazla ne isterim ki ben? Soluğumu alıp götürdüğün şu hayattan daha ne beklerim ki ben sen olmazsan.

Seni hayata döndüren bendim. Öyle söylerdin. Hatta bazen beni öyle korkuturdun ki. “Sana bir şey söyleyeceğim.” derdin önce, sonrasındaki cümlen “Olmuyor Hazal” diye başlardı. “Olmuyor Hazal, çok fazla seviyorum seni, çok aşığım. Hiç ayrılmayalım söz mü? Sensiz yapamıyorum. Hep benim olsan olur mu?”

“Bana insan olmayı öğrettin. Çok yükseklerde uçuyormuşum, çaresiz kalmayı bilmiyordum aşkım. Sensiz nefes almak çok zor, dön.” diyen ağız, nasıl oldu da ”İstemiyorum, bir daha olmaz” diyebildi?

Sen nasıl beni böyle bırakıp gidebildin? Sen nasıl “biz”e bunu yapabildin? Sen nasıl kendi ellerinle yazdığın onca yazıya, kendi ağzınla verdiğin onca söze ihanet edip meleğine kıyabildin? Sen nasıl kandırdın kızını? Hani ben senin kızınım dediğimde, hep öyle kalacaksın, karım eşim olarak istediğin kadar büyüteceğim seni demiştin. Hani bu artık canımız istediğinde çekip gidebileceğimiz, ayrılabileceğimiz bir şey olmaktan çıkmıştı. Hani Norveç’ten döndüğüm gün sen yokken söz verdim, ” Hele bi’ dön hiç üzmeyeceğim seni” demiştin? Hani en güzel yaşıma, büyüdüğüm o onsekize seninle girecektim. Hani en güzel gün bizim olacaktı?

Şimdi bana doğumgünlerinden bahsetmesinler. Anlatmasınlar bana sürprizlerini. Şiirler yazmasınlar, şarkılar söylemesinler. Bahsetmesinler işte. “Seni seviyorum” demesin bana hiçkimse.

Ben de o ana kadar herşeyin şaka olduğunu düşünmeyeyim artık. Bir yerlerden çıkıp ” Sana en güzel hediye buydu aşkım. ” diyeceğini, boynuma sarılacağını hayal etmeyeyim. Senden başka bana Ortaköy’ü seviyorsun, hadi oraya gidelim bugün senin doğumgünün demesin kimse.

O gün geldiğinde sen de yabancı gibi elleri cebinde karşımda durma. Çok acıttın en son geldiğinde çünkü. Olma böyle olacaksa. Hele eğilip yanaklarımdan öpmeye kalkma sakın. Kollarına dokunamadığım, gözlerine bakamadığım, dudaklarımı tenine değdiremediğim bir sen istemiyorum artık. Eve dönerken keşke sarılsaydık diye mesajlar atma. Madem istemiyorsun, madem vazgeçtin çoktan, madem hayat senin hayatın, madem ben gebersem de anlamı yok, o zaman acıma da.

Şimdi daha iyi anlıyorum. Aynı o sahiplendiğim dizeler gibi.

Daha o gün anlamalıydım. Benim sana erken, senin bana geç kaldığını..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder