12/27/2009

Onaltı.

Bazen böyle arada geliyorlar bana artık. Özellikle akşamları 6-7`den sonra olmaya başladı bu. Nerede olduğumun hiçbir önemi yok. Evde, sokakta, minibüste, duşta, sofrada vs. Düşüncesinin dahi tarifsiz bir acı bıraktığı o günlerden bir anı görüyorum. Flashback derler ya, filmlerde böyle geriye dönerler hani. Aynen öyle bir an yaşıyorum, gözlerimin önünden gelip geçiyor. Sonra nefes alamadığımı hissediyorum. Etrafımdaki herşey yok oluyor sanki. Sadece ben kalıyorum. Bir de kokusu. Ne tuhaftır ki her yer o kokuyor.. Kulağımda sesini duyuyorum.. Sonra bulunduğum yeri ve zamanı unuttuğumu hatırlıyorum. Bugün minibüste evi 5-6 durak kadar geçmiş olduğumu farketmem gibi.

Bazen de bunu bilerek kendime yapıyorum. Özellikle hatırlatıyorum kendime. O mesajları teker teker yeniden okuyorum. Ama yatağımda bağıra bağıra ağlarken buluyorum sonra kendimi. Mazoşist filan değilim. Sadece dışarıda öylesine gülümsemekten daha iyi hissettiriyor, kendi kendime ağlamak beni. En ufak birşeyden tonlarca anlam çıkartıyorum. Yazılan her şarkıyı bize yazılmış gibi dinliyorum. O kadar çoğalıyorlar ki hangisinin gerçekten bizi anlattığına karar veremiyorum. Yazılara yazıyorum, siliyorum. Beğeniyorum sonra vazgeçip yırtıp atıyorum. Kararlar veriyorum sonra vazgeçiyorum.

Düşünüyorum. O zamanı beklemeye değer mi? Tabii ki değer. İnsan neleri beklemiyor nelere katlanmıyor ki. Sonra diyorum, dipsiz bir kuyuya nasıl bile bile girmeyi kabul ederim ki? Ediyorum tabii mutlaka. Karşı koyamıyorum. Seni özlemiştir diyorum. Senin kadar özlemiştir. Sonra özlüyorsa neden böyle olsun ki diyorum. Başkasını seviyor diyorum. Sonra neden yalan söylesin ki diyorum. Hiçbirşeyin cevabını bulamıyorum kısacası. Kendime yetemediğimi görmek de beni ayrı mahfediyor.

Mesela şimdi karar veriyorum. Kimseyi rahatsız etmeyeceğim. Çıkıp gideceğim hatta, bir süre olmayacağım. Biliyorum bu kararım da uzun sürmeyecek. Ondan haber almadan uzun bir süre sabredemeyeceğim. Sabretmeliyim ama. Özgür bırakmalıyım herşeyi. Kafamı kurcalayan o kadar çok şey var ki. Özlüyorum, ağlıyorum, sıkılıyorum, daralıyorum, gülümsüyorum yalandan da olsa. Bi'de sabahtan beri sadece Guns N' Roses dinliyorum. Don't cry hemde.

Ve diyorum ki;

I know the things you wanted
They're not what you have
With all the people talkin
It's drivin' you mad
If I was standin' by you
How would you feel
I thought I could live in your world
And when you're in need of someone
My heart won't deny you..
Don't you ever cry
Don't you cry tonight
Baby maybe someday
(istediğin şeyleri biliyorum
onlar senin sahip oldukların değil..
bütün insanlarla konuşmak
seni deli ediyor..
eğer senin yanında olsaydım
nasıl hissederdin..
senin dünyanda yaşayabileceğimi düşünmüştüm..
ve senin birine ihtiyacın varken
kalbim seni reddetmeyecek..
hiç ağlamıyor musun?
bu gece ağlamıyor musun?
bebeğim belki bir gün..)

1 yorum:

  1. Yaşanmışlığın en karamsar günü, sadece suskunluk var kalbimde.Bir sonbahar aksamında kaybetti sanırken bulmus kendini aşk icin ölmeye çalısan, Zavallı.. Güclenmiş farketmeden! kitapta aynı sayfayı okumus yıllarca, o sonbahar ruzgarı cevırdı sayfayı ve anladı tum yasananları, sahte yaşları... Vazgecen herkes gibi sende orada yasamaya devam et dediler düşünmesine bile izin vermeden... bence tum aşka dair yazılmış satırlarını okusanda anlıyamayacaksın önce. Sonra dur! dur ve bak tekrar kendıne sonra sorgula yasanan tum o zamanları.. Tatlı,acı,sevinçli,hüzünlü ve küfret bağır! Susma yeterki. İzin verme kimseye! Kalbini asla kapatma birisi gitti diye.. Dedim ya "yaşanmışlığın en karamsar günü" diye.. Yinede vazgeçme.

    YanıtlaSil