9/20/2010

19

Evet yalnızım..

Sadece bunu söyleyip susmak isterdim.. Ebediyen susmak. Çünkü canım acıyor.. Konuştukça, arzuladıkça, özledikçe, en kötüsü yaşadıkça canım acıyor.. Sandığın gibi cesaretimden değil, korkumdan başarıyorum onca şeyi, korktuğum için haykırıyorum..

Ben senin meleğindim. Hayatın tüm kötülüklerinden arındığına inandığın, ömrünü başkalarının iyiliği için harcamaya hazır, o incecik düşünen ve yüreğindeki kırgın masum çocuğu incitmeye kıyamayacağın, dünya meleği.. Senden gelen her acı kabulümdü, bu yüzden kutsaldı. Sen benim yeryüzü tanrımdın. Tanrılar sorgulanmaz, bilirsin. Ben de sana hiç sorgulamadan taptım. Ve sana hayattan daha kötü davranamazdım. İyiliklerim bile güçsüzlüğümdendi. Güçsüzlüğümdendi beni daha çok kırmasınlar diye..

O beklentisiz, o seni herşeyinle kabul etmeye hazır, verdiğinden daha fazlasını talep etmeye cesareti olmayan, seni incitmekten ölümden korkar gibi korkan, ömrünü ve varlığını sana adamaya hazır benliğim kolay gelmişti sana. Her şeyimle sana teslim olmuştum, oysa bu değildi senin istediğin.. Sen de herkes gibi incitilmek istiyordun. Güven çok sıradan ve heyecan vermeyen bir duyguydu senin için. Sana bağlanmamı bu yüzden hiç istemedin. Bana karşı hiçbir sorumluluğun yoktu. Beni sahiplenmek istemedin..

Kendim diyorum, oysa kendim diye birşey var mı gerçekten işte onu hiç bilmiyorum. Kendim, deyince aklıma o sahipsiz sızı geliyor. Kendim deyince " Sen artık yaşama, sen artık bütün duyguları yitirdin! Bir daha hiçbir zaman eskisi gibi sevemeyeceksin!" diyen o ses geiyor aklıma. Kendim deyince, kimse beni bilmesin, tanımasın istiyorum. O büyük yanlışlarım, o büyük yanılgılarım aklıma gelince sonsuza dek kaybolmak istiyorum. Çünkü beni böyle herkes yaralayabilir ve öleceksen inleye inleye hiiç bilmediğin bir yerde öl diyorum kendime. Ama kaybolamıyorum.. Gecenin bir yarısı evime atıyorum kendimi. Gözlerime vuruyor içimin boşluğu bir sancı gibi.. Bu yokluğu sen hazırladın ve şimdi ben hiçbir yere ait değilim..

Sevmek, ruhumun tek sahibi olan seni sahiplenmemeye kanaya kanaya razı olmaktı. Çocuksu bir saflıkla, tek vazgeçemeyeceğinin ben olduğuma kendimi inandırarak, hayatına boyun eğmekti. Mutluydum evet. Hani neredeyse, ya incitirsem kaygısıyla o mutluluğu yaşamaya kıyamayacak kadar.. Seni bir kez kaybetmiş olmak, hayattan kovulmak ve ölümü solumak gibiydi benim için. Çünkü, beni bir kez unutmuştun. Öyle anlık kaçışlar gibi değil, öyle küçük vazgeçişler ve sonra yeniden sarılışlar gibi değil.. Seni beni bir kez ve gerçekten unutmuştun. Bunun benim için ne demek olduğunu bilmiyordun. Başka öykülerin kahramanı olmak istiyor, başka aşklarda kaybolmayı arzuluyorsun ve buna özgürlük diyorsun. Peki sence ben neden bir öyküye hapsettim kendimi? Şimdi aldığım her soluk seni benden biraz daha uzaklaştırırken, neden, nefes almak istemiyorum? Seni benden çalan o hayatı neden istemiyorum?

Suçumu bilmiyordum henüz. Seni çok sevmekle görevimi yaptığımı düşünüyordum. Beni ne kadar seversen sev, dışarıdaki hayatın senden istediklerini yerine getirmekte zorunlu hissediyordun kendini. Aşk bir yanda, hayat öte yanda; ikisi de seni ayrı ve çok farklı yerlere çekiyordu. Ama teslim olmuştum sana; çünkü ilk kez söz geçiremiyordum kalbime. Kalbinin topraklarına göç eden ruhum, ilk kez kendine dokunuyordu.Ruhum, ilk kez dünyaya dokunuyordu.

Sıkışıp kaldığım bu karanlık dehlizde, kendi kalbimde, yalnızlığımda, sensizliğinde kendi aşkımla delirmek oldu artık seni sevmek.. Giderken sana kalan son nefesimle haykırdım, "Gitme" oysa söyleyecek ne çok şey vardı daha, anlatacak ne masallar, görülecek ne rüyalar, söylenecek ne şarkılar vardı.. Dinlemedin.. Sen çoktan gitmiştin. Ben de vazgeçtim, senden değil, kendimden..

Affet beni sevgilim, verdiğim sözleri tutamadım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder